Gençlere Sesleniyorum-31 SAYGILI OLUN!…!

Prof. Dr. Bayram Altan’ın, 1979 yılında Üstadı Seyyid M. Avni ( Avnullah) Özmansur’a hitaben yazdıği uzun şiirini Ünlü Sanatçı Ahmet Akbaba besteledi.

Sevgili Gençler!

İnsan topluluklarının en küçük birimi ailedir.

Diğer bir ifadeyle, Aile; insanın içinde doğup büyüdüğü küçük bir topluluğun adıdır.

Bu topluluk, kadın ile erkeğin anlaşıp “Nikah Akti” ile biraraya gelmesinden teşekkül eder.
Toplumun temeli aile ocağıdır.

Bu ocak, kendine özgü kuralları içinde toplumun devamını sağlayan saygın bir yuvadır.
Bu yuvanın devamlılığı, aileyi oluşturan fertlerin birbirlerine karşı olan sevgi, saygı ve fedakarlığına bağlıdır.

Aile yuvası, ne kadar sağlam temeller üzerine oturursa, o derece ömrü uzun olur.

Saygı, sevgi, güven ve sadakat esasları içinde varlığını devam ettiren bir aile yuyası, toplumun mutluluk kaynağıdır. Zira toplum ailelerden oluşmaktadır.

İnsan ailesinden gördüklerini ve öğrendiklerini bir ömür boyu unutamaz. İnsan, ailesinden kazandığı alışkanlıklardan kolay kolay vazgeçemez.

Bu özelliğinden dolayı Eğitimciler, “insanı insan yapan ilk ocak ailedir”, demişlerdir.
Bu itibarla sağlam aile düzeni, toplum düzeninin en sağlam teminatıdır.

İnsan sevgisi, Allah sevgisi, vatan sevgisi, karşılıklı hak ve hukuka riayet, gelenek ve göreneklere sadakat, ferağat ve fedakarlık gibi kavramlar ilk önce aile ocağında öğrenilir.

Aile ocağı, insan karakterinin gelişmesinde ve yönlenmesinde en çok etkisi olan temel bir okuldur.
Aileyi; ana, baba ve çocuklar oluşturur. Bu bakımdan, aralarında birbirlerine karşı bir takım hak ve sorumluluklar vardır.

Sevgili Gençler!

Ailenin temel taşları, ana ve babadır.

Önce ananın durumunu ele alalım:

Ana, ailenin bir parçası olan çocuğu aylarca karnında taşır. Doğum acısını ana çeker.
Gece-gündüz durmadan, dinlenmeden, zevkle ve aşkla yavrusunu besler.

Yemez yedirir. İçmez içirir. Uykusundan fedakarlık yapar, uyutur. En güzel şeyleri yavrusuna giydirir. Aklar, paklar, tertemiz gezdirir.

Yavrusunun hastalığı ile üzülür, neşe ve sevinciyle mutlu olur. Ana, dünya hayatına gözlerimizi açtığımız an, bizi bağrına basan ilk insandır.

Biz, önce ondan alırız kanımızı ve enerjimizi.

Kişiliğimiz, onun emeğiyle biçimlenmeye başlar. Onun ak sütü, hayatımız boyunca aldığımız gıdaların en safı, en temizi ve en özüdür.

Ananın yavrusuna karşı gösterdiği şefkat, sevgi, sabır ve affetme; Yüce Allah’ın onun kalbine nakşettiği kutsal bir duygudur.

İslam Dini’nde anneye büyük önem verilmiştir.

Bir gün, Ashab-ı Kiramdan biri Peygamberimiz(s.a.v)e gelerek:

“-Ya Resulallah, benim güzel hizmet etmeme ve güzel ülfet etmeme insanlar içinde en layık olan kimdir?” diye sordu.

Peygamberimiz (s.a.v):
-Anandır, buyurdular.

-Sonra kimdir? Diye sordu. Resulullah (s.a.v):
– Anandır, buyurdu.

O şahıs üçüncü defa:
Sonra kimdir? Diye sorunca:

-Anandır, buyurdu.

O sahabi dördüncü kez aynı soruyu sorunca Allah’ın Resulü (s.a.v):
-Babandır, buyurdu.

Gönlü yavrusuna iyilik ve fedakârlıklarla dolu olan anneyi, kelimelerin dar kalıplarına sığdırmak mümkün değil.

Sevgili Gençler!

Peygamberimiz (s.a.v), henüz altı yaşında iken annesini kaybettiğinden süt annesi geldiği zaman saygı gösterir, oturması için cübbesini yere sererdi.

Yaratılmışlar arasında en muazzez varlık anadır.

Çünkü ana, evladım yetişip büyüsün, diye gençliğini, sağlığını, güç ve kuvvetini feda ederek ömrü boyunca evladı için herşeyini vermiştir..

Öyle ki çocuk, gerçek kişiliğine ancak ana kucağında ulaşır.
Kutsal duygular, yüce değerler o muazzez varlığın mütebessim dudakları arasında çocuğa aktarılır.

Dualarla çocuğun beşiğini sallayan ve biraz büyüdüğü zaman koltuğunun altına Kur’an-ı Kerim’i vererek Rabbinin yüceliğini öğrenip dini duygularının canlanmasını sağlayan ve askerlik çağına geldiği zaman oğluna:

“Git evladım haydi git,
Ya gazi ol, ya şehid” deyip alnından öperek cepheye gönderen anadır.

Evladının şehadet haberini alınca secdeye kapanarak: “Şükür Allah’ım! Şehid hanımıydım. Şimdi de şehid anası oldum” diyen ananın kıymetini anlatmaya kelimeler yetersiz kalır.
Kısacası bir evlat, annesinin hakkını ödeyemez.

Diğer taraftan, bin bir güçlük ve sıkıntı içerisinde soğuk, sıcak demeden, hayatla mücadele ederek ailesine ekmek parası kazanan ve onları doyuran, babaların hakkı da az değildir.

Evet, hiçbir fedakârlığı bizden esirgemeyen anne ve babamıza karşı sevgi ve saygılı davranmak ve hizmette kusur etmemek en başta gelen ödevlerimizdendir.

Cenab-ı Hak, şöyle buyuruyor:

“Rabbin sadece kendisine kulluk etmenizi, ana ve babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine “of !” bile deme; onları azarlama; ikisine de güzel söz söyle. Onları esirgeyerek alçak gönüllülükle üzerlerine kanat ger ve:” Rabbim! Küçüklüğümde onlar beni nasıl yetiştirmişlerse, şimdi de sen onlara (öyle) rahmet et!” diyerek dua et.” (İsra Suresi, Ayet: 23-24)

“Biz insana, ana babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Çünkü anası onu nice sıkıntılara katlanarak taşımıştır. Sütten ayrılması da iki yıl içinde olur. (İşte bunun için) önce bana, sonra da ana babana şükret diye tavsiyede bulunmuşuzdur. Dönüş ancak bana (Allah’a) dır.” (Lokman Suresi, Ayet: 14)

Peygamberimiz (s.a.v) Efendimiz şöyle buyuruyor:
“Anne ve babalarınıza iyilik edin ve bağışta bulunun ki, çocuklarınız da size itaat etsin ve saygı göstersinler.” (Seçme Hadisler, S.162)

“Üç dua vardır ki, bunların kabul olunmasında kuşku yoktur:

1-Mazlumun duası,
2- Misafirin duası,
3-Anne ve babanın duası.” (Seçme Hadisler, S.142)

Peygamberimiz(s.a.v) bir gün yanındakilere :
“En büyük günahlardan size haber vereyim mi? Buyurdu ve bu sözü üç defa tekrarladıktan sonra:

Allah’a şirk koşmak, ana ve babaya âsi olmaktır”. Buyurdu.

Hz. Enes (r.a) anlatıyor:
Bir gün Peygamberimiz(s.a.v) minbere çıktı. Sonra üç defa: -Âmin, âmin, âmin, buyurdu.
-Âmin diyerek tasdik ettiğin şeyler nedir? Diye soruldu.

Resul-i Ekrem(s.a.v):
“- Cebrail bana geldi de,: Ya Resulallah, yanında senin ismin zikredildiğinde sana salat ve selam getirmeyen kimsenin burnu yerde sürünsün” dedi.(sonra, “Âmin” de diye tenbih etti). Ben de “Âmin” dedim.

Sonra şöyle buyurdu:
-Ramazan ayı gelip de mağfiret olmadan çıkan kimsenin burnu yerde sürünsün”dedikten sonra bana, buna da “âmin” de,dedi. Ben de “âmin” dedim.

Daha sonra da şunu söyledi:
-“Ana ve babasının her ikisinin veya bunlardan birini idrak edip (yani bunların ikisinin veya birinin sağlığına erişip) de onlar sebebiyle cennete giremeyen bir kimsenin de burnu yerde sürünsün” (bana) “Âmin” de, dedi. (Ben de )“Âmin” dedim.

İslam Dini, anne ve babaya isyan etmeyi büyük günahlardan saymıştır.
Çocuk doğmadan önce onu dokuz ay karnında taşıyan, doğduktan sonra da onu büyütebilmek için birçok sıkıntılara katlanan anneye elbette saygılı olmak gerekir.

Sevgili Gençler!

Annesinin kalbini kıran, onu üzen, ona saygısızlık yapan evladın,(dünyanın en zengini, en güçlü ve kuvvetlisi, en meşhuru, en yüksek mevki ve makam sahibi de olsa) dünyası kararır, hayatı zehir olur. Bu dünya hayatında bela ve musibetlerden kurtulamaz!… Ebedi alemde göreceği ceza ise ayrıdır.

Baba ise, çocukları yetiştirmede aynı heyecanı ve sıkıntıları duyan, yemeyip evladına yediren, giymeyip ona giydiren, uyumayıp uyutan mübarek bir varlıktır.

Nitekim Peygamberimiz (s.a.v) bir Hadis-i Şeriflerinde:

“Bir kimse anasını ve babasını veya onlardan birini idrak eder, sonra da onların rızasını alamadığı için cehenneme girerse Allah onu, rahmetinden uzak eder, kovar” (Ramuzü’l-Ehadis, c.2, sayfa 299)buyurmuştur.

Bu saygıdeğer varlıkların kıymetini bilmeyen, onların sevgi ve muhabbetiyle kalpleri çarpmayan, ana ve babasının ihtiyarlığında onlara karşı saygıda ve hizmette kusurlu davranan çocuklar elbette cehennem ateşi ile cezalandırılacaklardır.

Allah bizi, emrine itaat ederekve rızasını gözeterek ana ve babamıza saygı gösteren, yaşlandıklarında hizmetlerinde bulunan bahtiyar kullarından eylesin.

Previous Gençlere Sesleniyorum-32 GÖZLERDEKİ ENERJİ (1)

Leave Your Comment